Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT): 40 Yıllık Yolculuk ve 1000 RCT'nin Öğrettikleri

İlker Aktürk - Psikoterapi, ACT, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Terapi

Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT): 40 Yıllık Yolculuk ve 1000 RCT'nin Öğrettikleri

Psikoterapi dünyası son 40 yılda büyük bir dönüşüm geçirdi. 1970'ler ve 80'lerde bir terapiste gittiğinizde, size "olumsuz düşünceleri ortadan kaldırın", "duygularınızı kontrol edin" veya "sadece gözlemlenebilir davranışlara odaklanın" gibi öneriler alabilirdiniz. Belki hala alabilirsiniz smiley O zamanlar bu öneriler, insan refahı hakkında bilinen en iyi yaklaşımları temsil ediyordu. Ancak günümüzde ruh sağlığı uzmanları, insan zihninin ve davranışlarının çok daha karmaşık olduğunu ve bu karmaşıklığın tamamen çözülemeyeceğini de biliyor.

Bu dönüşümün önemli bir parçası olan Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), son 40 yılda geniş bir araştırma alanı haline geldi. ACT, geniş bir yelpazedeki zihinsel ve davranışsal sağlık sorunlarını ele almada etkili olduğunu kanıtladı. Yakın zamanda, ACT araştırmaları önemli bir dönüm noktasını geçti: ACT üzerine yapılan randomize kontrollü çalışmaların sayısı 1000'i aştı. Bu, müdahale araştırmalarında bir altın standart olarak kabul edilen önemli bir başarıdır.

Bu önemli dönüm noktası, ACT hakkında neler öğrendiğimizi ve gelecekte nereye gidebileceğimizi düşünmek için önemli bir imkân sunuyor. Steven C. Hayes ve Grant A. King'in yakın zamanda Yayınlanan "Acceptance And Commitment Therapy: What The History of ACT and The First 1000 Randomized Controlled Trials Reveal" başlıklı makalesi, tam da bu konuları ele alıyor. Bu yazıda, söz konusu kapsamlı çalışmanın ana hatlarını ve ACT'nin 40 yıllık yolculuğundan çıkarılan dersleri inceleyeceğiz.

ACT'nin Tarihsel Gelişimi

ACT'nin kökleri, 1980'lerin başında "Kapsamlı Uzaklaşma" (Comprehensive Distancing) adı altında başlayan çalışmalara dayanıyor. İlk ACT protokolü 1981'de yazıldı ve zaman içinde evrildi. ACT'nin gelişimi üç ana döneme ayrılabilir:

  1. 1980-1999 / Temellerin Oluşturulması: Bu dönemde, ACT'nin temel ilkeleri ve süreçleri geliştirildi. Araştırmacılar, davranışçı psikolojinin ilkelerini bağlamsal bir yaklaşımla birleştirerek yeni bir terapi modeli oluşturdular.
  2. 2000-2011 / Kabul Görme ve Etkinliğin Kanıtlanması: Bu dönemde, ACT'nin etkinliğini kanıtlamak için çeşitli alanlarda randomize kontrollü çalışmalar yapıldı. ACT, geleneksel bilişsel-davranışçı terapinin "üçüncü dalgası" olarak tanımlandı.
  3. 2012-2023 - Araştırmaların Genişlemesi ve Bağlantılar Kurulması: Bu dönemde, ACT araştırmaları hızla arttı ve çeşitlendi. ACT ilkeleri, psikolojinin yanı sıra sağlık, eğitim ve iş dünyası gibi farklı alanlara da uygulandı.

1000 Randomize Kontrollü Çalışmanın Analizi

Hayes ve King'in makalesi, 1986-2022 arasında yayınlanan 990 ACT randomize kontrollü çalışmasını (RCT) analiz ediyor. Bu analizden çıkan önemli bulgular şunlar:

  1. ACT, Psikolojik Bozuklukların Ötesine Geçiyor: ACT'nin en dikkat çekici özelliklerinden biri, sadece geleneksel "zihinsel sağlık bozuklukları"na odaklanmamasıdır. Analiz, çalışmaların yalnızca %21.2'sinin DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) tanılarına odaklandığını gösteriyor. Bunun yerine, ACT çalışmalarının büyük bir kısmı şu alanlara odaklanıyor:
  • Tıbbi hastalıklar ve fiziksel engeller (%25.8)
  • Davranışsal sağlık sorunları (kilo kontrolü, egzersiz, sigara kullanımı vb.) (%10.2)
  • Ebeveynler, bakıcılar ve klinisyenler (%9.2)
  • İş, akademik veya atletik performans (%6.9)
  • Sosyal konular (%4.3)

Bu geniş odak, ACT'nin temel amacını yansıtıyor: Psikolojik esnekliği artırmak. Psikolojik esneklik, kişinin kendi deneyimine açık olma, değişen koşullara uyum sağlama ve kişisel değerlerine uygun yaşama yeteneğidir. Bu yaklaşım, ACT'yi geleneksel tanı kategorilerine uymayan sorunları olan kişiler için de uygun hale getiriyor.

  1. Düşük ve Orta Gelirli Ülkeler ACT Hakkında Ne Anlatıyor ?: ACT araştırmalarının küresel yayılımı, özellikle dikkat çekici bir yapıya sahip. Çalışmaların yaklaşık %45'i düşük ve orta gelirli ülkelerden (LMIC) geliyor. Bu ülkelerde yapılan ACT araştırmaları, genellikle semptom azaltmadan ziyade iyi oluş ve yaşam kalitesine öncelik veriyor.

LMIC'lerde yapılan araştırmalar, ACT'nin farklı kültürel bağlamlarda nasıl işlev gördüğünü anlamamıza yardımcı oluyor. Örneğin, İran'da ACT müdahaleleri İslami öğretilerden alınan hikayelerle açıklanırken, Çin'de Daoizm, Konfüçyüsçülük veya Budizm'den alınan örnekler kullanılabiliyor. Bu kültürel uyarlanabilirlik, ACT'nin küresel olarak yayılmasına katkıda bulunuyor.

Ayrıca, LMIC'lerde sıkça çalışılan bazı önemli sorunlar (örneğin, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin kısırlık stresi), yüksek gelirli ülkelerde nadiren çalışılıyor. Bu, ACT araştırmalarının küresel sağlık önceliklerini daha iyi yansıtmasına ve çeşitli kültürel geçmişlere sahip insanlara daha iyi hizmet etme potansiyeline işaret ediyor.

  1. ACT'nin Uygulama Yöntemleri Çeşitliliği: ACT araştırmaları genişledikçe, terapinin uygulanma şekilleri de çeşitlendi. Başlangıçta yalnızca yüz yüze bireysel veya grup terapisi olarak uygulanan ACT, artık kitaplar, telefon görüşmeleri, web siteleri, uygulamalar veya çeşitli kendi kendine yardım formları aracılığıyla da etkili bir şekilde uygulanabiliyor.

Bu çeşitlilik, ACT'nin erişilebilirliğini artırıyor ve daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlıyor. Örneğin, sadece internet veya uygulama tabanlı ACT müdahaleleri üzerine yaklaşık 50 çalışma var. Bu sayı, birçok önemli müdahalenin toplam çalışma sayısını aşıyor.

  1. Araştırma Metodolojisi ve Kalitesi: ACT araştırmalarının hızlı büyümesi, araştırma metodolojisi ve kalitesi konusunda da bazı soruları gündeme getiriyor. Çalışmaların yaklaşık yarısı (%51.4) indeksli dergilerde yayınlanmış durumda. Ancak, özellikle LMIC'lerden gelen çalışmaların büyük bir kısmı (%85) indekslenmemiş dergilerde yayınlanıyor.

İndekslenmemiş çalışmaların kalitesi konusunda bazı endişeler olsa da bu çalışmaları tamamen göz ardı etmek, ACT'nin küresel etkisinin eksik anlaşılmasına yol açabilir. Hayes ve King, her çalışmanın kalitesini tek tek değerlendiren, İngilizce olmayan araştırmaların benzersiz katkılarını tanıyan daha incelikli bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

  1. ACT'nin Temel İlkeleri ve Etkililiği: ACT'nin temel ilkeleri, geleneksel bilişsel-davranışçı yaklaşımlardan farklıdır. ACT, düşünceleri ve duyguları kontrol etmek veya değiştirmek yerine, onları kabul etmeyi ve değerler doğrultusunda hareket etmeyi öğretir. Bu yaklaşım, psikolojik esnekliği artırarak çeşitli yaşam zorluklarıyla başa çıkmada etkili olabilir.

Yapılan meta-analizler, ACT'nin çeşitli psikolojik ve davranışsal sağlık sorunlarında etkili olduğunu gösteriyor. Örneğin, anksiyete, depresyon, kronik ağrı, madde kullanım bozuklukları ve işyeri stresi gibi alanlarda olumlu sonuçlar elde edilmiştir.

Gelecekte Bizi Ne Bekliyor ?

ACT bağlamında yürütülen araştırmaların gelecek için bazı dikkat çekici yapıları bulunuyor:

  1. Kişiselleştirilmiş ve Süreç Odaklı Müdahaleler: ACT'nin geniş uygulama alanı, kişiye özel müdahalelerin geliştirilmesine olanak sağlıyor. Gelecekte, bireylerin özgün ihtiyaçlarına ve değerlerine daha iyi uyarlanmış ACT müdahaleleri görebiliriz.
  2. Teknoloji Entegrasyonu: İnternet ve uygulama tabanlı ACT müdahalelerinin artışı, teknolojinin terapötik süreçlere daha fazla entegre edilebileceğini gösteriyor. Yapay zeka ve sanal gerçeklik gibi teknolojiler, ACT uygulamalarını daha etkili ve erişilebilir hale getirebilir.
  3. Kültürler Arası Araştırmalar: LMIC'lerden gelen araştırmaların artışı, ACT'nin farklı kültürel bağlamlarda nasıl işlev gördüğünü daha iyi anlamamızı sağlayabilir. Bu, küresel ruh sağlığı uygulamalarını iyileştirmek için değerli içgörüler sunabilir.
  4. Bütünleştirici Yaklaşımlar: ACT'nin diğer terapi yöntemleriyle ve müdahalelerle nasıl birleştirilebileceğine dair daha fazla araştırma görebiliriz. Bu, daha kapsamlı ve etkili tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesine yol açabilir.

Sonuç Yerine

ACT'nin 40 yıllık yolculuğu ve 1000'den fazla randomize kontrollü çalışma, bu terapötik yaklaşımın gücünü ve potansiyelini gösteriyor. Geleneksel psikolojik bozuklukların ötesine geçen geniş uygulama alanı, kültürler arası uyarlanabilirliği ve çeşitli uygulama yöntemleri, ACT'yi 21. yüzyılın karmaşık sağlık ve refah sorunlarına yanıt verebilecek esnek bir araç haline getiriyor.

Ülkemizde Kabul ve Kararlılık Terapisi alanında eğitim alan klinisyen sayısı giderek artıyor, eğitim verenler platformlar çeşitleniyor ve eğiticiler çoğalıyor. Deneyimli klinisyenler yeni süpervizyon imkanları oluşturuyor. Ancak bütün bunlar olup biterken, araştırma anlamında da ülkemizde önemli gelişmeler oluyor. Türkiye’de Kabul ve Kararlılık Terapisi alanında ilk çalışmaları yürüten Prof. Dr. Fatih Yavuz, birlikte çalıştığı kişiler (Dr. Merve Terzioğlu, Dr. Şengül İlkay, Dr. Ahmet Nalbant, Dr. Mehmet Emrah Karadere, Uzm. Psk. Seher Cömertoğlu ve bu metni hazırlarken adı aklıma gelmeyen ancak şimdilerde Cansağlığı Vakfı adı altında çok kıymetli çalışmalara imza atan ruh sağlığı profesyonelleri), ülkemizde ACT alanındaki akademik birikimin oluşmasına öncülük ediyorlar. Benim takip ettiğim kadarıyla bu konuda yenilikçi araştırma yöntemlerinin, toplumsal açıdan risk teşkil edecek konuların üzerinde duruyorlar ve ACT uyumlu araştırma süreçlerini yönetiyorlar. Bu sebeple sundukları her türlü katkı için kendilerine teşekkür ederiz, ben de epey istifade ettim ve etmeye devam ediyorum kendilerinden.

Türkiye’de bir LMIC ülkesi olarak değerlendiriliyor ve ACBS Türkiye olarak geçtiğimiz aylarda bir LMIC konferansının düzenleyici üyelerinden biri olarak görev alındı. Türkiye’de özellikle ACT alanında akademik açıdan yapılacak çok fazla şey mevcut. Dolayısıyla belki de Dünya Bağlamsal Bilimler Derneği (ACBS) içerisinde en fazla aktif üyesi bulunan, en fazla ACT terapistinin bulunduğu ülkelerden birisi olarak, yarın ülkemizde yapılan bağlamsal bilimler ve daha özelde ACT odaklı çalışmaların meta-analizini umarım görme şansımız olur.

Ülkemiz hakkındaki meramımı belirttikten sonra söylemeliyim ki, ACT'nin ilk 1000 randomize kontrollü çalışması, bu terapötik yaklaşımın insan refahını iyileştirme potansiyelini açıkça ortaya koyuyor. Gelecek yıllarda, ACT'nin daha da gelişeceğini ve insanların yaşam kalitesini artırmada önemli bir rol oynamaya devam edeceğini umuyorum.

 

İlker Aktürk